Istanbul nerede?



Şimdi hava nasıldır Burgazada'da?
Özür dilerim, bilmiyorum.

Bir ayağım yabancı kaldı koltukta,
Yüzyıl hayâlini kurduğum şu koltuğun yabancısıyım.
Fişiyle, faturasıyla aldım hâlbuki bu koltuğu ben,
Olmadı, yabancısı kaldım.

Sahi hava nasıldır yahu Burgazada'da?
Boş mudur sahilde banklar?
Özür dilerim, bilemiyorum..

İstediğim çok da şey yoktu aslına bakarsan..
Aslına bakarsan, bi' küçük Istanbul vardı vazoda
Her gün değiştirdim suyunu
İnanmazsın bak! Her gün..
Sarardı yine de.
Güneş çok geldi sanıyorum,
çok geldi balkon..

Burgazada'da yoksa...?
Neyse, üzgünüm. Bilemiyorum...

Üsküdar'da bir bank


Söylenecek çok bir şey yok aslında..
Saat gece yarısını biraz geçmiş,
Ben son otobüslerle denize kaçmışım.
Üsküdar'da bir bankın keyfini, fena hâlde kaçırmışım.
Ağustos ortasındayız ve ceketle üşüyorum üstelik.
İçerisinde hiçbir şey olmayan çantamı, çalınır endişesiyle koluma geçiriyorum.
Kulağımda eski bir filmin müziği,
Cebimde yirmi beş lira,
Boğaz'ı satın alıyorum.

demem o ki


demem o ki;
olmadı.
elimi uzatsam dokunabilirdim belki şehre.
avucum yandı, olmadı.
parmaklarım bir takım duvarlara takıldı,
bi' ihtimâl Haydarpaşa'ya tutundum,
bi ihtimâl Kuzguncuk'ta bir kahveye..
tırnaklarımı unuttum,
olmadı.

Sesler çevreledi perdemi,
kadife bir iplik bahçeye aktı.
demir dalgalar çarptı yüzüme,
bak, az öteden Üsküdar geçiyordu,
olmadı.

Gece karanlığında hayalet gemilere yüklendim,
kayıp düştüm Haliç'e
bir kadırga avuttu beni
ışıklara dolandım,
olmadı.

Kalkıp silkeledim güneşi üzerimden,
Karaköy'de sema ettim gökyüzünü
bir selam vereyim sana, şuracıktasın baktım; Kadıköy'de.
olmadı.

Uyluk kemiğimi, omurgamı kaybettim bir bir.
on bin yıllık bir çınara asılı kaldım.
alıp kestiniz beni.
betona karıştı yüzüm.,
boyalı ayaklarınız var üzerimde
kalkayım dedim.. bak inanmazsınız çok kalktım ben. belki milyon.
kalkayım dedim şu duvar dibinde,
bi' ılık çay içeyim.
unutayım gövdemi,
serileyim, serpileyim bütün.
olmadı..!

Yâhu


    Biliyorum yâhu, sana da çok yük oldum Istanbul.
Kaldı ki bir naylon poşetim var sadece. Üzerine bir de benim cüssem. Belki 75 kilo. Bir de kendi ağırlığım var tabî. Onu ölçmekte zorlanıyorum biraz.
    Biliyorum yâhu, çok yük oldum sana Istanbul.
Benim "caanım" Istanbul. Tam 29 yıl hasret çektim sana. Evimin duvarlarına, gözümün ferine martılar kondu. Kılcal damarlarımdan incecik vapurlar yol aldı. Belli belirsiz semtler, güzel isimli sokaklarla doldu içim. Süleymaniye oldum, hatta Galata belki.
    Lâkin farkındayım, sana çok yük oldum Istanbul.
Deniz taşıyamadı meselâ hüznümü. Açıklarında batarken gördüm bugün. Filiklara takıldı o an gözlerim. Ellerimi taşıyamıyordu. Yokuşlardan düştüm, iskeleleri kaçırdım...
   Ama anlıyorum, üzdüm seni Istanbul..
Bunca efkârın arasında, kıyametimle geldim ben sana. Bekledim... Asırlarca bekledim de en yorgun kemiklerimle geldim sana. Caddelerin boyunca ayaklarımı bıraktım. Saçlarım döküldü bütün. Omuzlarımı düşürdüm silüetine.
   Tamam söyleme.
   Sakla beni Istanbul.
   Affeyle..

(28.02.16' Büyükada Belediye Gazinosu)