kağıt


incecik, kağıttan bir hayat
bak orada,
yatağının ayak ucunda.
buruşturulup atılmaya hazırlanan yüzlerce kağıdın arasında.
Fark edilmeyecek kadar küçük harflerle yazılmış üzerine adım.
Anlayamadığın bir dilde.

Hiç olmazsa bi' gemi yapsaydın.
Hiçbir dalgaya dayanamayacak,
ve hiçbir rüzgâra karşı koyamayacak...
İlk suya değdiği yerde batacak belki,
belki hiç gitmeyecek,
belki "hiç gelmeyecek"...

orada, yatağının kenarında bir gemi.
yosunlardan korkuyor,
tuzdan, lodostan korkuyor.
kaybetmiş belki rengini,
"ismail abi'yi" arıyor.

içimden vapurlar kalkıyor iskelelerine..

Dizlerime saçların düşecek sanıyordum.
Veda gibi bir şey bıraktın ellerime.
Kelimelerini aldım sonra, koynumda binlerce kelime.
Boşluğa bakıp durdum geceleri, üşüdüğünü hayal ettim.
Üşüyüp sokulduğunu, burnunun ucu buz gibi değip inceltirdi belki boynumu.
Sesten uzak kaldım, nefesten...


Yaşanmamış yıllar var ellerimde.
Takvim yaprakları kendiliğinden düştü inan! Ben değmedim hiçbir gününe.

Yansımayı unutmuş aynalar.
Sır gibi kapanmış perdeler.
Kır saçlar, çizgili eller..

Sitem edeyim diyorum.
Bir ah! çekeyim.
Şöyle derin, yürekten.
ah edemiyorum ben sana
kızgınlığım hep kendime.
Zaten boşver, hiç efkâr biter mi bende!


Bir şehri arıyor gözlerim, uzak..
Koca bi'kalabalık... deniz var hani göğsünde,
İçimden vapurlar kalkıyor iskelelerine..

Yahu.
Yahu..
Yahu...

Yalnız kalmak için doğar mı insan?