ben bu yazıyı sana yazdım,
tüm karanlıklar üzerime yağarken,
yağmur damlalarının arasından arkana bakmadan gidişine.
uykusuz gecelerin ellerime dolanan kördüğümüyle barışamazken
gitmek istemek nereye,
kaçmak kime?
ışıklardan yorulan gözlerimi,
kısılan sesimi,
ve kendi gölgesini tutmaktan başka işe yaramayan ellerimi
sana bırakıyorum.
sokak lambalarının ışığı vururken sol omzuma,
gölgem kadar kaldığım bu coğrafyada,
tüm cevapları sana bırakıp,
sorularımı yüklenip
sırtıma;
seni terk ediyorum.
12/08/07
İADE
.
ardın
.
sıra
.
dökülen
.
umutlar
.
göğü
.
karartırken
.
ellerime
.
damlayan
.
son
.
damla
.
gözyaşını
.
geri
.
veriyorum
.
sana...
28/07/07
giderek değişiyor şehrin kokusu...
hangi dinden, mezhepten, renkten olunursa olunsun; gecenin bir yarısı köşedeki fırında tüten ekmeğin kokusu telaşlandırıyor mideleri ve sofraları.
yürürken ritimler değişiyor. gülümsemeler daha bir anlam kazanıyor olmalı, yoksa nedendir bilinmez; artıyor ruhumdaki hafiflik.
inançları, kazançları, anlamları bir tarafa bırakıp bakıyorum sokaklara. mutfak ışıkları daha sarı, ay cüretkâr ve seviliyor işte sonbahar. gül kokusunu özleyenler karanfilden vazgeçmeden de gülün koklanabileceğini anlıyor. çünkü (belki) (uzak)tan da olsa bir yerlerde başkaları da bu heyecanı sizinle paylaşıyor..fırındaki koku giderek daha da yaklaşırken dudağıma mutfaktan bir ses "sofra hazır" diyor. oruç tutan, tutmayan herkes birbirini bekliyor, samimiyeti görüyorum.
d(erken) son kez ellerimi güvenle uzattığım tırabzanlara dokunuyorum şehrin tozu dumanı giderek ayrışırken gözlerde, karanlık ruhlara inat, bu şehri sevmeye başlıyorum...
sade(ce) sevmeye...