ellerimden kayan şu naylon ip özgürlüğündü, biliyorum. yükselirken gök(yüzüne), tebessümün güneşi kıskandırdı. son kez el salladın bulutların puslu yalnızlığından geriye.
içimde giderek ağırlaşan bir yük. eksiklik desem değil, kırgınlık hiç... taşımakta zorlanıyorum kalbimi. sen varken de böyle miydi acaba? yoksa taşıyan sen miydin tüm bu rengi/sesi bozuk kelimeleri?

harfler koyulaşıyor, yazılarsa silikleşiyor giderek. "anlamsızlık" dedikleri bu olsa gerek.

giderek küçüldüğümü hissediyorum, nokta kadar büyük olmak çok zor artık. cümleler uzuyor. manasız bir uyku kaplıyor vücudumu. gözlerim ağırlaşıyor. uyuyup uyanamamaktan korkuyorum, sonra rüyalardan. bilmediğim yerlerde yürüdüğüm tüm rüyalardan korkuyorum şimdi.
görülmeyecek kadar küçülüyorum; "kaybolmak" dedikleri bu olsa gerek.

günahlarımı sayıyorum (günah denen ne ki), ayak basmadık toprak bırakmıyorum yer(yüzünde)... yollar boyu yürüyorum. nefesim karışıyor kirli yüzlere. yüzler kadar özlüyorum seni tozlandıkça bağcıklarım. `ölene kadar` beklemekten bahsediyorum. "sen yoksan ben de yokum" derdim hep. şimdi anlıyorum öldüğümü. seni beklemekten vazgeçiyorum.
(10.03.08')