tekrar - öyle ya!

karşı tepede,
boş elleriyle, olmayan ağını çeken yalnız balıkçı benim!
bir çuval misinaya bağlı gövdem.
Yosunlarla, Balıklarla değil;
hayallerimle oynuyorum gizli saklambaçlarımı.

bir çift söze takılır tüm oltalarım.
Çok Yalnızım demek ne kadar "ergen" kalsa da rüzgarımın ayaklarının altında;
"Çok Yalnızım..."

hani bir defasında "aslolan niyetir!" demiştin ya 'sen';
ben en çok orada takılı kaldım.
karanlık niyetlerin sahiplerine savurdum, sahip olduğum bütün ışıkları.

kör ışığına çarpıldım tüm mumların,
her ışık vurduğunda yüzüme, niyetine âşık oldum, "Aydınlıktı..!"

yanıbaşımda duran tepelerin arasından akşam güneşinin pamuk helvası şefkati düşüyor dingin sulara,
atıyorum olmayan oltalarımı,
ışığı yakalamaya...

sonra;
tam gül-mek isterken işte,
ben seni diyorum, öyle ya!
seni..!
en yalnız cümlemi hediye etmişken eteklerine
bir kaç tepe uzağıma bakındığını görmedim hiç, (gözüme kaçan ışıktan...)
yüzün bana dönüktü hep, niyetini sevdim!
üzerimde bildiğim gözlerinin, arkamda gül-üşen kalabalığa değdiğini hiç görmedim...
ışığa niyet ettim, (yansımanı sevdim!)
gölgende yıkandığımı fark edemedim...

şimdi;
üstünkörü bir yanılsama yaratsın, "acıyın lan bana", sevin beni derdinde değilim!
cümlemin, hatta (cümle)nin anlamını yeni anladığım için söylüyorum sessiz çığlıklarla.
ışıkla doldurduğum ağımı,
bomboş durup baktığım tepenin üzerinden armağan ederken geri,
akıp duran köpüklü rüzgara ve sarhoş denize...
hatırlıyorum ilk kez kelimelerimi;

"Çok Yalnızım..."

Hiç yorum yok: