Alıp götürmüştü hayalleri,
pencere önünde
camı buğulandıran
çocuğu..
Sonra ne oldu da yazmaya karar verdi
buğulanan cama,
hayallerinden kalan
kelimeleri..?
kapıdan içeri baktı uzun uzun
görülebilecek tek şey orta yerde duran eskimiş bir piyanoydu
boş evde yankılanıp duran müziği dinledi
hüzünlü gözler sinmişti boyası eskimiş duvarlara
camsız pencereden içeri süzülmeye süzülen ışığa kaydı gözleri
güneşin tozlu ahşapta bıraktığı izlere...
hiç çalmayan müziğin kendi varlığını ispatladığını düşündü bir an
olmayan notaların özgürlüğü kıskandırdı tutsak zihnini
yokluğuna gitti...